Serkan Sönmezocak

Serkan Sönmezocak

20 temmuz 1973'de İstanbul'da 'Aile Konservatuarı' olarak nitelendirdiğim bir evde doğdum. Annemin ve babamın soyundan gelen müzisyen akrabalarımdan yoğun bir şekilde etkilenerek çok küçük yaşlarda müziğe derin bir ilgi duymaya başladım. Babam, amcam ve dayımın müzik aletleriyle her geçen gün daha fazla meşgul olurken, eve alınan yeni müzik ekipmanlarıyla yeni müzikler kaydetmeye, yaratmaya başladım.

Radox Music
Müzik / Miksaj

Babam, amcam ve dayımın müzik aletleriyle her geçen gün daha fazla meşgul olurken, eve alınan yeni müzik ekipmanlarıyla yeni müzikler kaydetmeye, yaratmaya başladım. 80'li yılların sınırlı imkanları çok fazla yaratıcı olmayı gerektiriyordu ve bu geliştirici bir unsurdu. Eski teiplerle bantlara kayıtlar yapıp sanki albümüm piyasaya çıkmış gibi kapak dizayn etmek, şarkıların sıralamasına, duygusuna önem vermek beni heyecanlandırıyordu. Müzikle duyguları ifade etmeyi keşfettikçe; yeni besteler, yeni düzenlemeler ve yeni sound'lar oluşturabilmeyi kendime kolaylaştırdım. İçe dönük ve utangaç mizacımı sanatın terapi edici, dışavurumcu, iyileştirici ve sosyalleştirici yönüyle pişirdim. Liseli olduğum yılların sonuna kadar giden bu ivmesi hızlı dönem; hayatımda neyin vazgeçilmez olacağını netlikle göstermişti. Müzikle birlikte hayat daha yaşanabilir ve anlamlandırılabilir bir yerdi. Varlık gösterip alkışı ve beğeniyi topladığım tüm sahneler, konserler, barlar, stüdyolar beni özgüvenin daha yüksek bir tonuna taşıdı. 90'lı yılların hemen başında Boğaziçi Üniversitesi radyosuna yetenekli bir müzisyen olarak davet edildiğimde hikayemi anlatıp şarkılarımı canlı yayında çalmak beni heyecanlandırmıştı. O dönem aklıma gelen bir fikirle para kazanma ihtiyacımı da müzikle çözebilmeyi umuyordum. Farkettiğim şu idi; tüm müzisyenlerin sözlü veya sözsüz birkaç bestesi oluyordu. Bu besteleri dinlenir hale getirmek hatta mümkünse bir demo kaydı elde ederek bu kaydı; sanatçılara, plak şirketlerine ulaştırmak iyi bir iş oluyordu ve o yıllarda bu hiç kolay değildi. Birilerinin bu bestelere bir stil ve hava kazandırması, ona bir ruh ve derinlik katması, enstrümanları çalıp/çaldırıp onu ete kemiğe büründürmesi gerekiyordu. Evet o kişi ben olacaktım! Hem para kazanacak hem eğlenecek hem çevre edinecektim. Başkalarının eserlerini düzenlemek.. iste bu benim için eğitimin kolektif bir başlangıcıydı. Düzenlediğim her eser beni konuşulmaya, yeni kişilere ve dahası değerli ve önemli sanatçıların yanına götürdü. İskender Paydaş’la tanışmamız ve asistani olarak yanında müzik üretmem bu sekilde gerceklesti. Fazıl Say'ın bir projesinde asistan olarak varlık göstermem de benzer şekilde gerçekleşti. 1999’da aranjör/düzenlemeci olarak çalışmaya davet edildiğim bir müzik stüdyosunda 5 yıl kadar varlık göstererek; arabesk, türkü, karadeniz tarzı işlerde aranjörlük yaptım. Dönemin Azer Bülbül, Yusuf Harputlu, İlkay Toktaş, Sait Uçar, Ağadadaş Ağayev, Kont Adnan vb gibi sevilen sanatçılarıyla çalıştım. Albüm kartonetlerinde ismim yazılmasın diye rica ediyordum. Neden diye sorduklarında cevaplaması çok zor oluyordu. Fabrikasyon bir hızla işler yapılıyor, sanatçılar son derece memnun oluyorlar, hem stüdyo hem ben iyi kazanıyorduk ve benzer tarzda yeni işler sırayla geliyordu. Lakin hayallediğimin dışında bir yerde duruyor, dinlemediğim müzik tarzlarında üretimlerde bulunuyordum. Fakat farketmediğim şu idi; Türk müziği konusunda çok fazla şey öğrenmiştim. Neyse ki aynı yıllarda arkasında durabileceğim keyifli işler de gelmişti. Azerbaycan devlet sanatçısı Alihan Samedov İle tanışmamız sonrası üretmeye başladığımız farklı tarzların buluştuğu sentez müzikler, dünya üzerinde bizi bilinir kılan bir yere taşıdı. Beste ve düzenlemelerimle katkıda bulunduğum Alihan Samedov, Kirpi Bülent, Hüsnü Şenlendirici, Azad Abilov, Adnan Karaduman, Özer Arkun, Hakim Abdullayev gibi sanatçılar Buddha Bar ve Siddhartha serilerinde ilaveten aynı tarzda prestijli birçok toplama albüm serilerinde yer aldılar. Dönemin dünya müzik pazarlarında hakimiyeti ve yeri olan bu albümlerde yer almak gurur sebebiydi. Yine aynı yıllarda tanıştığım müzisyen Taner Onat, reklam filmi müzikleri yapıyordu. Hedefini büyütmek ve daha iyi işler yapabilmek için müziğiyle katkı sağlayacak taze bir kana ihtiyacı vardı. Benim için ne müthiş bir tanışmaydı bu! Akabinde ortak olduk ortak çalıştık. Yüzlerce reklam filmi, tanıtım filmi, kanal kimlik müzikleri yaptık. 2006 yılı 13.Altınkoza Film Festivali’nde en iyi müzik ödülüne aday gösterilen ‘Gen’ filminin jüri tarafından oy birliğiyle ödüle layık bulunması bizi daha da hevesli hale getirmişti. İki ayrı ödülle Adana’dan İstanbul’a şevkle stüdyomuza dönmüştük. Artık bizi kim tutabilirdi! Bir yıl kadar sonra çok uzun zamandır ihmal edip ertelediğim askerlik görevimi, İzmir’de tatil yaptığım esnada ansızın yakalanarak yerine getirmek durumunda kaldım. Hazırlıksız ve plansız gerçekleşen bu durum beni derinden etkiledi. Neyse ki askerlik zamanım boyunca müzikle iç içeydim. Müzik ekipmanımı Ankara’ya taşıyarak Jandarma Bandosunda ordumuz için kayıtlar yapıp müzikler üretip farklı hizmetlerde bulundum. Çarşı iznine çıktığım hafta sonlarında internet kafelerine gidip İstanbul’dan sipariş alarak çalıştığım yeni işlerin müzik dosyalarını sahiplerine yolluyordum. Bu sayede çok zor ve riskli de olsa askerdeyken iş yapabiliyor, hasret kaldığım 3 yaşındaki oğlum için evime para gönderebiliyordum. Fakat 15 ay sonra terhis olup evime döndüğümde her şey farklıydı. Boşanmıştım, iş ortaklığım sonlanmıştı ve dahası askerde olduğum zaman boyunca bana ulaşmayı, yüz yüze birlikte çalışmayı isteyenler yerime başkalarını bulmak durumunda kalmışlardı. Yenilenen hayat, dengeleri değiştirse de söz konusu hele müzik olduğunda azimli ve sabırlıydım. Neyse ki sahne ve konserlerde İlhan İrem ve Alihan Samedov ile çalışmaya başlamak taze bir soluk getirmişti hayatıma. 2009 yılında Radox Müzik Prodüksiyonu kurarak müzik sektörüne ve ulusal medyaya hizmet vermeye başladım. Trt’den yoğun işler gelmeye başlamıştı. İşler ağırlıklı olarak Trt’ye dış yapımlar tarafından sağlanan belgesellerin müzikleri idi. Tarih, bilim, kültür, sanat ve eğlence belgesellerine müzik yapmak harikaydı. Sonrasında Trt ile sınırlı kalmayan diğer ulusal kanallara ve festivallere de belgesel müzikleri yapan biri olmuştum. Belgeselci diyorlardı bana! Belgesellerde genelde sözlü müzikler tercih edilmez. Bu bağlamda sözlü müziklerin duyguları sınırlandırdığına inanıyorum. Sözler olmadığında hisleri anlatacak sadece notalar vardır. Bu sebeple hayal gücünü enginleştiren enstrümantal müzikleri üretmek benim için favori işler arasındadır.
Müzik; bir müzisyen için kendini ve kendinin dışında kalanı ifade etme biçimi olmuştur. Aynı zamanda bir başlangıç, yol ve yolculuktur. Bir aşk ve merakla başlar ve bir gün tüm hayatını buraya verdiğini fark edebilirsin. Gönlünün kenarıyla ilgilendiğin bir uğraş değildir çünkü. Kendine çeker vaktini emeğini alır. Hiç kimse, bu işten çok güzel para kırarım diyerek başlamamıştır bu mesleğe. Elinde bundan daha güçlü bir uğraş kalmadığında ise para kazanmak için aynı yol üzerinden bir çözüm bulmak gerekebilir. Çoğu zaman biz müzisyenlerin başına gelen de budur ama burada olumsuzluk yoktur aksine sevdiğin işten para kazanmak söz konusudur ve şükür sebebidir. Lakin ‘’kendini gerçekleştirmek’’ denen adımda sanatı başkalarına beğendirme çabasından öteye ve sektörel kaygılardan bitaraf olarak hizmet etmek de kıymetlidir üreten için. Bu, o uzun yol hikayesinin yeni bir sapağıdır. Son birkaç yıldır benim yeni sapağımda psikoloji ve sanatın beraberce anlattığı hikayeler var. Aldığım sanat terapi ve psikoloji alanındaki eğitimleri müzik alanında kullanarak, hassas zihin tiplerini gözettiğim, sanatın iyileştirici gücünden faydalanarak ürettiğim işitsel ürünleri, hem sosyal medyada hem dijital müzik platformlarında yayınlıyorum. İlaveten bu alanda bilgilendirici videolar hazırlıyorum. Aldığım eğitimlerde ayrıntıcı ve mükemmeliyetçi yönümün beni müzik yolculuğunda nasıl yönlendirdiğini de iyi gördüm. Son birkaç yıldır bilinçaltı uzmanı ve sanat terapisti Mehmet Çağan’la birlikte dünya üzerinde benzeri olmayan işitsel ürünleri geliştirip hazırlıyoruz. İçerisinde psikolojik sağlığı iyileştirmeye yönelik telkinlerin, binoral atımların ve frekansların, rahatlatıcı doğa seslerinin ve terapi edici müziklerin bulunduğu üç boyutlu işitsel bir evrenin, ihtiyaç sahibi olanlarla buluşturulması ve zihin sağlığı üzerinde olumlu gelişim sağlanması söz konusu. Bir yandan deneyleri de yürütülen ve makalesi hakem heyetli dergilerde yayınlanan bu işitsel ürünlerin daha verimli bir noktaya ulaşabilmesi için çalışmalarımız hız kesmeden devam ediyor.
İşte müzik; başı ve sonu sınırlı olan yaşam yolculuğum boyunca, ürettiğim eserler üzerinden keşfetme, dönüşme ve iyileşme çabamın bir yön göstericisi ve tezahürüdür. Şükür sebebidir! Teşekkürler.. (2025 mayıs)

Son Yazılar

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arama yapmak için "Enter" tuşunu kullanabilirsin. Çıkmak için "ESC" basman yeterli.

New membership are not allowed.