İnsanların harekete geçmelerini ve doğada, doğaya saygılı aktif bir hayat sürmelerini sağlamak. Hareket her zaman sağlıklı olmanın ilk kurallarındandır. Motivasyonunu yüksek tut!
Eğer sizleri doğaya çıkmaya motive edebildiysem hem konfor hem de güvenlik anlamında bilinçlendirmem gerekir. Doğru ekipman ve doğru güvenlik protokollerini anlatmak.
Türkiye inanılmaz bir coğrafya, tam bir yetişkin oyun parkı. Ülkemizin gizli kalmış, fazla konuşulmayan doğal güzelliklerini önce sizlere sonra da gücüm yeterse dünyaya anlatmak.
Ben doğma büyüme Yeşilyurt’luyum, evet Atatürk Havalimanı yanında, deniz kenarındaki o harika Yeşilyurt! O zamanlar ne kadar güzeldi, herkes bulunduğu mahallenin devlet okuluna giderdi. Biz de kardeşim ile Hamdullah Suphi Tanrıöver mezunuyuz, tüm Yeşilyurt’lu arkadaşlarımız gibi. Sonrasında kolej imtihanları, annemizin disiplini ve azmi ile ben Alman Lisesi, kardeşim Robert Kolejine girdik. Bu hikayede kardeşim Özhun’u da çokça duyacaksınız çünkü bugüne kadar yaptığımız her şeyi birlikte yaptık, dolayısı ile ben demek aslında biz demek. Bu zorlu akademik hayat içerisinde ikimizde Yeşilyurt Spor Kulübünde ( YSK ) lisanslı tenis oynuyorduk. Aile içindeki iş bölümü çok netti aslında: Spordan sorumlu devlet bakanı babam… diğer her şeyden sorumlu devlet bakanı ise annemdi. Tabi kendi konularında bu kadar uzmanlaşmış iki insanın elinde olunca boş zamanınız pek kalmıyor.
30 yaşıma kadar boş herhangi bir haftam veya günüm olduğunu hatırlamıyorum desem pek abartmış olmam. 16 yaşına kadar hayatım Alman lisesi, YSK ve Türkiye’nin bir çok ilinde turnuva oynayarak geçti. Böyle olmasına rağmen tenise o kadar aşıktım ki tek bir gün dahi yakındığımı hatırlamıyorum. Her sabah 5’te babam ben ve takım arkadaşım rahmetli Can’ı alıp Florya’ya arabayla götürürdü. Yakın arkadaşı Arda abi ile ikimizin sırtına çıkıp orman içinde tepe tırmandırırlardı. Hemen ardından YSK alt kapıya kadar 6,5 km koştururlardı. Bu koşular sırasında kustuğumuzu ama koşmaya devam ettiğimizi dün gibi hatırlıyorum. Can olmasaydı belki defalarca bırakmıştım. Hep şöyle derdi: Öldürmüyorsa güçlendirir!
Arda abinin babam ile arabayla yanımızda sürüp “Benim için koşuyorsan bırak! İstemiyorum koşmanı! Bırak hadi! “ diye bağırışlarını hiç unutmuyorum.
Her sabah antrenmanların sonrasında hızlıca duş ve kahvaltı yapıp servise yetişip Alman Lisesine giderdim. Hem ortaokul, hem lise hem de Üniversite hayatımda derslerde uyuya kalıp hocalarım tarafından uyarılmak benim için artık geleneksel bir olay haline gelmişti. Yadırgamıyordum bile. Okul dönüşü 3 saatlik akşam antrenmanları sonrasında çalışabildiğim kadar ders çalışır gelende 9:30 gibi uyuya kalırdım zaten. En az 2 kez bacaklarım tutmadığı için okula gidemediğimi hatırlıyorum. Size bu anlattıklarım eziyet gibi gelebilir ama her bir bölümünü isteyerek ve kendi arzum ile yaptım. Annem ve babam , ne kardeşime ne bana tek bir gün zorla hiçbir şey yaptırmadılar veya bunu hissettirmediler. Bence işin sırrı burada! İnsanları motive edip önlerine hedefler koyarak yaptıramayacağınız hiçbir şey yok! Ben bunu yaşayarak öğrendim.
- Eğitim
- Hamdullah Suphi Tanrıöver ilkokulu, Istanbul
- Alman lisesi, Istanbul
- Cardinal Gibbons HighSchool, Ft Lauderdale, Florida
- University of Denver, Colorado
- Tenis Kariyeri
- TED Kulübü, Taksim10 yaş Başlangıç, Tenis Eskrim dağcılık
- Yeşilyurt Spor Klübü11-16 yaş arası Lisanslı
- Gary Kessl’s Tennis Academy, Ft Lauderdale, Florida16-19 yaş arası
- NCAA Denver Tennis Team19-23 yaş arası 1. Oyuncu
- 16 Yaş Milli Takım
- 18 Yaş Milli Takım
Yoğun bir spor hayatı, yoğun bir okul hayatı ve arda kalan zamanlarda iş hayatının sonunda Üniversiteden mezun olduğum 1997 yılına kadar geldim. Burası önemli çünkü o sene oyuncu olarak tenis kariyerimi noktaladığım ve Istanbul’a dönüp tam zamanlı OLGAR’da çalışmaya başladığım yıl! Benim hayatımda önemli bir dönüm noktası idi. Ardından 2010 yılına kadar sabah 8 gece yarısı 12lere kadar haftada 7 gün 13 yıllık çok yüksek bir iş temposu var. Depoculuk , mağazacılık, marketing, PR , IK , satış pazarlama, perakende dolu!
Dakikası boş geçmeyen, son derece yorucu ve stresli ama bir o kadar da keyifli 13 yıl. 2010’a kadar diyorum çünkü bu sene bizim Ozhun ile artık tempomuzu azaltmamız gerektiğine karar verdiğimiz ve kendimize ve spora tekrar daha fazla zaman ayırmaya başladığımız dönem. Evet belki spordan ve doğadan işimiz gereği ruhen hiç kopmadık ama bu 13 yıllık dönemde iş dışında herhangi bir şeye çok az zaman ayırabildik.
Bugüne geldiğimizde artık birlikte büyüdüğümüz ekiplerimiz sayesinde kendimize ve hayallerimize çok daha fazla zaman ayırabiliyoruz. 15 yaşımdan 51 yaşıma kadar olan bu 36 yıllık iş/spor/okul hayatı bana çok ama çok şey öğretti fakat herhalde en başta hedefin “ haklılık değil mutluluk “ olduğunu!
Bu süre zarfında Rossignol’ün yarış departmanı şefi Jerome, VANS in kurucusu Steve Van Dorren , snowboard sporunun yaratıcısı Jack Burton , Salice markasının 5.kuşağı Anna Salice , Sergio Tacchini , kaykay sporunun üstadı Omar Hassan , Geof Rowley , snowboard ustaları Jeremy Jones , Travis Rice , mucize kayakçı Candide Thovex e kadar outdoor sporları sektörünü yaratan ve motive eden insanları şahsen tanıma ve arkadaşlık kurma şansını yakaladım. Hikayelerini kendi ağızlarından dinledim. Steve Van Doreen in ilk VANS Old Skool ayakkabıyı Kaliforniya da nasıl waffle makinasına plastik döküp taban yaptığını onunla yemek yerken sohbet sırasında öğrendim. Grenoble da Rossignol fabrikasında birlikte Jerome ile yarış kayağı ürettik, çeliğini kendi ellerim ile yerleştirdim. Monte Belluna da Lange kayak ayakkabısı fabrikasında klipsin perçinlerini elimle attım. Bunları yaparken hem çok öğrendim hem de çok keyif aldım.